Clarissa Thieme&Hamdija Kreševljakovic Arşivi ve Nihad Kreševljakovic iş birliğiyle düzenlenen “Sjecaš li se Sarajeva-Saraybosna’yı Hatırlıyor musun?’’ başlıklı sergi, 2 Kasım’da Metrohan’da açıldı. 5. Bosna Sancak Kültür Günleri kapsamında ziyarete açılan sergide, Bosna Savaşı sırasında Kreševljakovic kardeşler ve Nedim Alikadic öncülüğünde bir grup Saraybosnalı’nın, 1992-1995 yılları arasında el kameraları ile çektikleri amatör videoların özel bir koleksiyonu yer alıyor. Videoların yanısıra, belge ve görsellerin de yer aldığı sergi 31 Aralık’a dek görülebilecek.
Son üç filminin prömiyeri Berlin Film Festivali’nde yapılan ve Bosna Savaşı ile ilgili çalışmalar yürüten Clarissa Thieme ve Bosnalı tarihçi, yapımcı, senarist, Saraybosna Savaş Tiyatrosu’nun yönetmeni olan Nihad Kreševljakovic ile konuştuk.
- Bosna Savaşı’nın sanat dünyasına yansımasını nasıl buluyorsunuz?
Nihad Kreševljakovic: En önemli yansıması Bosna’da oldu. Orada üretilen sanat eserleri yalnızca Bosna’ya değil, tüm dünyaya sanatsal miras olarak kaldı. Savaş boyunca 50’den fazla ekip 2 binden fazla gösteride bulundu. Sanat, insanların savaş boyunca, savaş psikolojisinden çıkıp normal yaşama geçişte önemli bir unsur olarak kullanıldı. O süreçte iki film festivali bile yapılabildi. Sanat üretimi savaşta durmadı, aksine daha da yükseldi.
- Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
N.K: Buna “kültür direnişi” diyoruz. Kültür direnişi nedir, şudur: Savaş koşullarında insan olarak kalmak için yapılan eylem. Bu bizim için çok önemliydi. Umarım diğer insanlara da bu direniş yardım edebilmiştir.
- Peki savaştan sonraki süreçte, bu yansımanın dünya düzeyindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
N.K: Bizim buradaki empirik deneyimimiz, bir tür yemek yemek, su içmek gibi bir şeydi. Bu bağlamda evet bizi etkileyen bir şeydi ama tüm dünyayı da etkiledi diyebiliriz.
Clarissa Thieme: 2000’li yılların başında Nihad beni, bu arşivi göstermek için davet etti. Gittim ve çok etkilendim. Videoları izledikten sonra bunu “hayatta kalma alanı” diye nitelendirdim. Ve bu yaşananlarda, Avrupalı bir birey olarak empatiye giriştim. Savaş sırasında üretilen sanat, dünyanın başka bir yerindeki insanlarla kurulan bir köprüdür aslında. İnsanlar, kendi elleriyle kaderlerini ve kültürel deneyimlerini şekillendirmişler. Bosna’da birçok savaş suçu işlendi. Yapılan savaş suçlarını da bu şekilde anlatmalarına aracı oldu bir yerde sanat. Bu “arşivsel forum”da da kurulan dil, savaş mağdurlarının ve savaşla hiç ilgisi olmayan insanlarla bir bağ kuruyor.
- Bahse konu 4 bin saatlik video serisinde neler var?
N.K: Bu görüntülerde sıradan insanların Sarajevo’daki canlı deneyimlerini görüyoruz. Bir de televizyonlar için kaydedilen video görüntüleri var. Savaşta yaşananların açık seçik beyanı aslında.
- Günümüzde savaşlar devam ediyor. En sıcak bölge Filistin… Sizce sanat dünyası, olan biteni nasıl görüyor?
N.K: Sanat yalnızca estetikle alakalı değil, etikle de alakalıdır. Birbirinden ayrılamaz bir parça gibi. O yüzden her sanatçının bu noktada etik anlamda sanatını sunma ihtimali var. Her sanatçı bu konuda bir şeyler yapıyor diye düşünüyorum.
C.T: Öncelikle çok üzgün olduğumu belirtmek isterim. Kelimelerle ifade etmekte zorlanıyorum. Dünyanın bizi hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyorum. Sözler, bizim kalbimize ulaşmaz, çekilen acıyı göstermekte yetersiz kalır. Gözlerimizin önünde olan savaşta mağdur olan insanların sesi olmak için sanatın gerekli olduğunu düşünüyorum. Sanat kendini ifade etme becerisine sahiptir ve diğer insanların sesi olabilir. O yüzden sanata hep ihtiyacımız var.